Hatun Kaldırma Kuvveti
Teknolojinin getirdiği tembellik sonrası
Twitter şeysi .
Rapunzel
Hans & Graham Bell
Uyarı ! Bu hikaye pornografik öğeler içeriyor olabilir . Ama bunun suclusu ben olmayabilirim . Mizahi ve +18 yaş sınırı gecerli olabilmekte .
Hans ve Grahambell die iki tane ensest ibne kardeş varmış . Bide bunların Kaşar bi anası ve denyo bir babası varmış . Hans ve Grahambell tabi alanen cinsel ilişkilerini yasamak istemedikleri için bole kuytu koselerde birbirlerini durtuorlarmış sırayla . Anaları ise babalarını her seferinde bi sikim bahane ile ormana saga sola sigara almaya yollayıp buldugu her turlu hayvan ile yatıp animal sex fantezisini yaşıormuş boyle pis bi kadınmış .
Neyse bu iki ibne kardeş bir gun anasının ve danasının yani babasının dısarda olmasından fırsat biilip bunların yatakların cinsel ilişki içersine girmeyi farz gormusler kendilerine denyolar . bunlar tam sevişmenin ortasındayken pat kapı anaları girmiş içeri ve bunları basmış. rezili rusvan olan bu iki şahsiyeti kullanabilcegi gelmiş aklına hemen analarının .
Hemen danalarını cagırıp " al bu iki ibneyi bunlar ensest ilişki içinde biliormusun allahın belası ne bicim babasın sen körolmayısıca! al bunları ormanın en derinliklerine bırak bi daha gozum gormesin bunları " demiş .
Babalarıda bu duruma kızıp " yürüyün lan eşşek sıpaları a.q. cocukları yuruyun lan " deyip katmış bunları onune . tabi bu durumdan istifade etmek isteyen anaları acaba hangi hayvanı alsam bugun eve die dusunmeden kocasının sozu aklına gelmiş " essek sıpası " eveet demiş . uzun zaman olmus zaten bir eşşekle ilişkiye girmeyeli . hemen essegi atmıs eve.
o sırada ibne cocuklarıyla beraber ormanda nereye gitsem a.q. die dusunen herif boynuzlandıgından haberi yok tabi . neyse goturmus bunları ormanın derinligine oturun lan burda bi yere gitmeyin gozlerinizi kapayın 10 a kadar sayın demiş . ogullarınıda kendisi gibi salak zanneden adam arkasını donmus ve yurumeye baslamıs . ama cocuklar ibne oldukları kadar akıllıymısda gozlerini kapatma numarası yapıp herifi takip edip evin yolunu bulmuslar .
tabi hala essekle sevişen anne bu kadar erken geleceklerini beklemedigi için ani bir baskın ile karsı karsıya kalmıs .
Karısını bi essekle beraber goren adam dellenmiş kafayı yemiş . arkasına donup balta falan ararken ogullarını gormus arkasında daha bi dellenmiş . Bunların 3 unude alıp ormana bırakmıs bu sefer her taraflarını baglamıs bunların takip etmesinler die .
grahambell " aha şimdi yaraaa yedik " demiş Hans ise " sanki cok farklı bi sik yedin " demiş . anaları ise " bole yaraa hiç yememiştim " demiş . sonra hans donup " ozur dilorum grahambell bu kaltak bunu diosa biz harbiden yaraaa yemişiz " demiş .
neyse bi sekilde iplerden kurtulup bunlar napsak napsak da gecinsek a.q. die dusunmeye baslamıslar . sonra ilerden bir kervan yaklasmıs ( kervanın ne işi var a.q. demeyin masal bu ) neyse kervandaki herkes abaza tabi . bunları bi gusel sikip bırakmıslar . tabi sikilirken durdukları yerin bir kervan guzergahı oldugunu ogrenmişler .
bunu ogrenen 2 ibne ve bi kaltak napar ?
" Cadının Tatlı Keranesi " die bi yer acmıslar . Gelen kervan sahiplerini bu iki ibne kardeş memnun edip kervandaki deve essek at gibi hayvanlarıda anaları memnun ediormuş . hem işlerinden zevk alıp hemde misler gibi geciniorlarmıs .
Peki ya babaları ?
Babaları ise anaları gittiginden beri abazalıkdan kurumus ve babalara gelmiş . Bundan dolayı evi barkı herseyi satıp newyork a yerleşmiş . Suanda galiba bi işler cevirior ama tam emin deilim . ama su kosedeki avelin dedigine gore pezevenklik yapıormus . ama ben demedim o dedi onun yalancısıyım .
herkes ermiş muradına biz cıkalım 31 cekmeye .
Kaçmak Yer Değil Sana .
Ne çok soru var aklıma takılan . Takılmadan ilerlemek mümkün değilki bu dünyada . Ayaklarımız ceza çekiyor her aklımızın yanlışında . Oysa ilerlemek değil miydi amaç ? Neden aklımız karışıyor ilerleyişimize ? Bak yine soruyorum sorular durmadan . Durmamalı zaten hiç birşey ilerlemeliyiz bir şekilde .
Geçmiş diyorum , gelmişte gitmiş bile diyorum bunları anlatmaya çalışıyorum sana . O kadar zavallıyız ki aslında elimizde kağıtlara renklendirilmiş geçmişimiz olmasa kendimize ispat edemiyeceğiz aslen geride kalan yolumuzu . Bakarken baktığımız gözlerimizin yaşlandığını ispatlamak değildir ki amacımız . Bizle beraber gelenleri ispat etmektir amacımız sadece . Aklın yolu birdir demişlerdiya hah işte tam orasını soracağım size. Ya peki hiç kağıtlarımız yoksa renklendirilmiş ? Ya yoksa üç harfli bir küçük kutunun içine sıgdırılmış nokta ile baslayıp 3 harfli bir formatta biriktirmemişsek geldiğimiz yolları . Aklın yolu hala bir midir ? Ya bir gün unutursak herşeyi .
Yada unutuyorsak herşeyi . Aslında yok oluyorsa geçmişimiz her ilerleyen günde bir tane . hatrımız 365 günse ve ilerleyen her gün en eski günü atsa hafızamızdan ? Renkli kağıtlar mı ilan edecekler bize acizliğimizi ?
Sakın unutma ... Hatırlat kendine kendini ... Yada hiç değer verme asla geçtiğin yollara , yanından geçtiğinden dağı yoksay , koyunları görmezlikten gel , yakandan tutup çekenleri gömleğini bırakıp git . Ve unut herşeyi sevgilerinle üzüntülerinle beraber .
İyisimi sen bir şarap daha aç . Keyfine bak ...
7 Erkek 6 Kız Evladımın Olmasını İstememin Sebebi..
Şimdiye kadar korktuğum , çocuk denilince aklıma sadece 0-7 yaş arası cekilen eziyet ve büyüdüğünde cebimden cıkacak olan para miktarı gelirdi aklıma . Dehşete kapılır ne yapacağımı bilemezdim kanepenin altına gizlenirdim .
Geçen bakkala sigara almaya iniyorum altımda son derece naif bir kumaştan yapılmış kapri şortum üstümde ise turuncu karelerden oluşan gömleğim vardı . Elimde anahtarı sallaya sallaya yürürken anahtar elimden kaçtı ve en beklenmedik yer olan merdivenin en alt kademelerine kadar düştü hıyar ağası . O anı gördüğümde beynimde şimşekler çaktı . Dedim ki Ben Neden Bakkala Gidiyorum Ulan ! . Evet bu muhteşem soru birden aklıma geldi . Akabinde Ulan yarın öbür gün yanlız yaşadıgımdada hep bakkala ben gidicem korum lan böle işe dedim kendi kendime . Ardından beynim çalışmaya alıştıgından olsa gerek bir şey daha düşünebildim Ulan keşke bir cocugum olsaydıda onu yollasaydım bakkala bizimkiler gibi dedim ansızın . Bu cümleyi kurarken yüksek olasılık kendimde değildim anahtarın kayboluşunun şokunu yaşıyordum sanırım . Fakat yinede bu cümle benim dünyaya geliş amacımı birden özetleyiverdi bana . Ben bu dünyaya çöp dökmek , arabayı yıkamak , bakkala gazete sigara ve bilimum gereksiz şeyleri almak gibi hizmetler için gelmiştim getirilmiştim . Ailemin bu kurnazlığını birden farkettim . Fakat varoluş amacıma ters düşecek şekilde bizimkilere bıdı bıdı yapmadım tabi ki yine eşşek gibi bakkala gittim ekmeği gazeteyi aldım .
Eve gelip o naif yatağıma yatarak ulan dedim kesinlikle evlenmeliyim . Çocuk yapmalıyım evet . dedim . Akabinde bizimkilerin yapmış oldugu kurnazlıgın aynısını daha ayrıntılı şekilde düşünmeye başladım . Çünkü bizimkiler sadece 2 erkek evlat düşünebilmişlerdi ben ise daha büyük birşeyler düşünmeliydim daha kurnaz olmalıydım boynuz kulağı geçmeliydi . Ki öylede oldu . Neyse dedim ki ulan bir erkek bakkala bir erkek çöp dökmeye falan derken envai çeşit işleri cocuklarıma şimdiden yükledim . Fatura olarak 7 erkek 6 kız çocuk çıktı .
7 yıl yapılan yatırım sonucu hayatının geri kalanında bakkala gitmeyecek olman yeterli bir getiridir kanaatimce ..
Bu yüzden 7 erkek 6 kız evlat şeyedecem gerekirse evlat edinicem . eet.
21. Yüzyılda Peygamber Sabrı
Hani derler ya Allah size sabır versin yada efendime soliyim Allah siz peygamber sabrı versin gibi cümlecikler kurarak insanoğlu birbirine sabır diler ya . Şimdi düşünüyorumda biz çok sabırlıyız yemin ederim öyleyiz .
Mesela şimdi Hz. İsa gelse şu zamanda peygamberlik yapsa yemin ederim iki günde kafayı yer . Diyeceksiniz ki oha veya yok artık haddini bil . Böyle diyen arkadaşların azının ortasına tokatı yerleştiririm bilesiniz . Zaten gece gece agresif yanım tavan yapmış . Lafı dinlemeden ne adama oha diyorsunuz lan .
Neyse şimdi Hz. İsa şu devirde gelsin peygamber olsun . O onca işkenceye dayanan efendime söliyim onca acıya dayanan insan şu bilgisayar denilen merete 2 dakika dayanamaz iddaa ediyorum .
Yani diceksiniz ki koskoca peygamberin ne işi olur bilgisayar ile . Ya zaman internet zamanı . Sen gelipte sokakda ben peygamberim benim dinime gelin sizi yaratan ihya edecek diyecek olsan karşıdan şöyle bir ses gelir " Siktir git lan yolun ortasından amında kodumunun delisi " şeklinde .
Yani peygamber bile olsanız belli bir kitleye ulaşmak için interneti olmadı televizyonu ki buda dolaylı yoldan bilgisayarı kullanmanız gerektigi anlamına gelir .
Şimdi düşünelim Hz.isa oturmuş msnde toplu konusmada havarileri ile sohbette . Pat internet gitti . Aha tüm ambiyans sıctı . Heleki türkiye gibi bir yerde internet saglayıcın ttnet ise senin peygamberliginin otesinde ttnetin baglantı sorunu daha büyük bir şey olur karsında . Carmıha gerilmişten beter olursun . Düşünsenize bir internet sitesi yapmaya calısıyor Hz. İsa pat hdd yanıyor durup dururken amacsızca ve sebepsizce . Aha gelde delirme .
Hani tamam peygamber falan ama kafa dinlemeye vede stres atmaya ihtiyacıda olur bu insanın . Oyun oynadıgını düşünelim . Tam oyunun ortasında elektriklerin gittigini ve savede almamış . Al sana bir sinir stres sebebi daha .
Yada efendim bilgisayarıda geçtim . Sonuç olarak medeniyetler toplulugu olan İstanbul'da illaki bir konusma fetva gibi birşeyler yapman gerekir . Atladın arabaya gidiyorsun . Ahanda köprüde kaza oldu . Gitti tüm olay gitti . Taksici falan küfrediyor . Herkes birbirine girmiş . Aman yarabbi .
Taksimde kullarımın arasında gezineyim dese binbir türlü orospu cocugunu görür yine stres yapar .
Hiç olmadı televizyonu acıp iki haber seyretse yine stres yapar .
Diyorum arkadaşlar ve iddaa ediyorum hepimizde birer peygamber sabrı var hala delirip saga sola kafa atmadıgımıza göre .
Bu yazıyıda durup dururken 15 dakika önce bozulan amına kodumunun anakartının Mouse girişine ithafen yazıyorum . Beni en rezil durumda bırakmasına ragmen sabırla yazımı tamamlıyorum ve hepinize öpücükler atarken bu amına kodumunun mouse una da sovmeden duramıyorum .
Saygılar sevgiler.
Büyülü Gerçeklik
eğer hayatımı yeni baştan yaşayabilseydim
o yaşamda
daha çok hata yapardım.
o kadar mükemmel olmaya çalışmazdım... daha çok dinlenirdim.
bu yaşamda, onca ciddiyetin arasında yapamadığım kadar eğlenirdim.
o kadar temiz kalmazdım.
daha fazla riskler göze alır, daha çok gezer, daha çok günbatımı seyrederdim,
daha çok dağa tırmanır, daha çok nehirde yüzerdim
gitmediğim daha çok yere giderdim.
daha çok dondurma, daha az bezelye yerdim.
daha çok gerçek sorunlarım, daha az sanal sorunlarım olurdu.
ben yaşamın her dakikasını gerçekçi ve kitabına uygun yaşayan insanlardan biriydim.
elbette mutluluk anlarım da oldu.
ama geriye dönüp, baştan başlayabilseydim çok daha fazla iyi anlarım olurdu.
çünkü, eğer bilmiyorsanız, yaşam bundan ibarettir, anlar, yalnızca anlar...
"şimdi"yi sakın kaçırma.
ben, yanında, termometre, bir şişe su ve paraşüt olmaksızın asla bir yere gidemeyen insanlardan biriydim.
eğer hayatımı yeniden yaşayabilseydim, çok daha hafif gezerdim.
eğer hayatımı yeniden yaşayabilseydim, baharın başlamasıyla birlikte ayakkabısız yürümeye başlar, sonbahar bitimine değin çıplak ayakla devam ederdim.
bilinmeyen daha çok yola sapar,
güneşin doğuşunu daha çok seyreder,
daha çok çocukla oynardım
yalnızca bu yaşamda bir şansım daha olsaydı.
gel gör ki, işte 85 yaşındayım
ve biliyorum ki,
artık ölmekteyim....
Jorge Luis Borges
Ayakkabılarımı kapı eşiğinde bırakıp koşmak istedim sokakta bu satırları okuduktan sonra . Ama sonra farkettim ki onun tasvir ettiği yada bana anımsattığı zemin bir topraktı . Bazen ıslak bir toprak kokusunu içine çektiğiniz bazende dökülen yaprakların üstünde koşarken duyduğunuz çıtırdılardı . Oysa dışarda sadece kaldırımlar polis sirenleri silah sesleri ve daha çok kokusunu çektiğiniz bir bunalım var . Sonra tekrar düşündüm o ayakkabılara ihtiyacım var . İlerde tekrar keşke koşabilseydim sokaklarda yalın ayak diyeceğimi bile bile .
Hayat'ın anlamı var mı yok mu bilmiyorum ama galiba hayatın kuralları var . Ve son kurallarından birisi yaşlanırken dünyayı bambaşka olarak hayal edip onun içinde yokolmayı istemek .İşte bu bir Büyülü Gerçeklik ..
Korkuluksuz Bahçe
Ellerimizin arasından kayıp giden bir sabun misali kaygan zeminlerde kıvrıldık . Hayaller kurmaya calısırken halisinasyonlar arasında kendimizi secmeye calıstık aynalarda. Bir mısır ambarında sandık kendimizi aç bir tavuk misali , herşeyi anlamlı kılabileceğimize dair . Anlam yüklüyemediğimiz düşen kolonlar , çöken evimizden nerde saklanacağımızı şaşırttı bir sıgınagımız olmadan . Dolaşan ayaklarımızı yürümek için kullanamadıgımızdan bihaberken ölüyorduk aslında aynalarının karşısında .
Arşa deyebilecek kadar yakınken şimdi nedir bu toprak kokusu diye sorulabilecekken sorulabilen tek soru " neden " iken nedensiz olarak bir çimento gibi katı kesilmişiz aynadaki goruntumuz aglarken .
Islak toprak kokusunu alışımızı saglayan görünmez gözleri silmişiz yakamızdan cıkardıgımız bir parça bezle . Islak bir beyaz ile elimizde topragı oksamısız lekesiz bir parcamız kalmasın diye . Aynadan süzülen her damla yaş etrafımızı camurdan bir kaleye cevirmiş ve batmışız her geçen saniyede .
Güneşin her yükselişinde tepesinden bir parça uçuşmuş aynanın . Yokolurken ıslaklık etrafımızdan kurumus kalmış o aldatıcı ısının yanında bizi içine ceken kalemiz . En sonunda demişiz içten şekilde batıp yokolmayacagımızı anladıgımızda .
Fakat kuruyan toprak hapis etmiş bizim batan her bir yanımızı .
Hayat Kokudur.
Ve bitmiş elimizdeki avucumuzdaki kum taneleri . Rüzgara karşı durmuşuz ve gözlerimizi sakınmışız uçuşan kumlardan . Kapanan gözlerin ardında kaybolup gitmiş herşey .
Bir iz kalmıştır umudu ile ardımıza bakmışız uçuşan kum taneleri kapamış her izimizi . Unutulanlar arasında yerimizi almışız tozlanan raflardaki . Kitapların arasına girdiğimizde unuttuklarımızı farketmişiz . Her kitabı okuduğumuzu sonra bıraktığımızı , bırakılan her acının yeniden dirilişini ve yıkılışını görmüşüz . İnşaat makinelerinin gürültüsünde yitip gitmişiz kumların arasında . Gürültünün ortasındaki sesleri seçmişiz her daim duymayı hasretle beklediklerimizi . Duyduğumuz kokuların peşinden koşmuşuz .
" Hayat kokudur " demişiz en içten derin umutlarımızla . Kokuları takip etmişiz görmediğimiz yitirdiklerimizin kokusunu bulabilmek umuduyla . Parfüm şişeleri devirmişiz içki şişeleri yerine . Burnumuzun dogrultusuna gitmişiz tam olarak .
Ve burun üstü çakılmışız her umutlanışımızda .