Hatun Kaldırma Kuvveti

Anlıyacağınız gibi bu kuvvet birimini suyun kaldırma kuvvetinden esinlenerek götümden salladım . Şimdi diyeceğinizi tahmin edebiliyorum " ne alakası var lan denyo " bunu diyenleri az sonra nasıl güzel göt edecem anlatamam .

Birincil gerçek ; Erkekler su gibidir . İşin içinde hatun bulunduğu zaman her ortama ayak uydurabilirler . Ayrıca birlikte oldukları kadınların suyun bir kabın şeklini alması gibi her girintisini çıkıntısını doldurabilirler .
İkincil gerçek ; Kadınlar su ister !

Şimdi bu iki gerçek tabikide kafi gelmeyecek ve suyun kaldırma kuvveti ile olan alakasını merak edeceksinizdir bekleyin biraz bak ne güzel göt ediyorum .

Suyun kaldırma kuvvetini bir hatırlayalım . Aslen bu tüm sıvılar için geçerli olan bir durum lakin suyun yoğunluğu 1 olduğundan dolayı bu şekilde anılması gayet normal tabi . Hemen hatırlayalım formülümüzü V/m yani uzayda kapalanılan hacmin dünya üzerindeki ağırlığına oranı eğerki suyun yoğunluğundan az ise ki bu oran bize o maddenin yoğunluğunu verecektir su bu maddeyi kaldıracaktır .

Şimdi bir kadının uzayda kapladığı hacminin beyin ağırlığına yani zekasına olan oranı erkeğin hacminin beyin ağırlığına oranından küçük ise erkek bu hatunu her türlü kaldırır arkadaşım .

Bu tezimede karşı çıkacak insanlarında ağzının ortasına öyle bir şaplak atarımki kırk gün boyunca su bile içemez .

Teknolojinin getirdiği tembellik sonrası

Yeşilin en anlam bulduğu yerde bir ormanda olsa ruhum , bedenim betonlarda sabit kalsa . Bedensel acılardan ırak bir şekilde yaşasam ormanlarda .
Rahatlasam biraz ve huzur ile buluşsam oralarda .
Uykum var . Bir kır çiçeğine sarılıp uyuyabilirimde . Yeterki bedenim gelmesin benimle . Bir yılanın yuvasındada uyayabilirim bedenim olmadığı sürece yanımda .
Ağır geliyor artık beden bana . Ve sanıyorum ki bu beden ağırlığı sadece benim başıma bela değil . Tüm dünya bundan müzdarip vaziyette . Vakti zamanında okuduğum bir kitapta bedenlerin sayısallaştırılmasından bahsetmişlerdi . Ne kadarda umut etmiştim böyle birşeyin varoluşunu bir gün görebileceğimden . Yazık . Sadece zavallı bir beden mahkumunun umutları bunlar .
Rakam olmak bir varlık olmaktan daha kolay olsa gerek diye düşünüyorum . Yanına başka rakamları kattıkça sadece çoğalmak . Oysaki insanken bu daha zor .
Yorgunum ve düşüyorum . Kanatlar istiyorum ama sonra vazgeçiyorum onlarında bir varlık olduklarını düşününce . Bildiğiniz anlamda yok olmak istemiyorum . Var olmak ama zor olmamak istiyorum .
Tembelleşiyorum galiba . Peki bunun suçlusu ben miyim ? Hiç sanmıyorum .

Twitter şeysi .

twitleyin beni diye size şurdan çaktırmadan twitter adresimide vereyimde şu twitter ile aramdaki sogukluk ortadan kalksın istedim a canlarım benim .



öyle işte o kadar .

not : he bu arada yakın zamanda alternatif bir masal ile karşınıza şey edecem asdkljsad karşınızda sıcıcam evet .

iğrenin benden .

Rapunzel

Uyarı ! Bu hikaye pornografik öğeler içeriyor olabilir . Ama bunun suclusu ben olmayabilirim . Mizahi ve +18 yaş sınırı gecerli olabilmekte .


Bu sefer bu bir masalın modifikasyonu olmayacaktır . Bu sefer bu yazı bu masalın yorumu olacaktır zira masalı okuyupta çıldırmamak elde değildir . Şimdi değineceğim konuları okudukça neden modifiye etmediğimi anlıyacaksınız .

Şimdi efenim vakt-i zamanında bir çift varmış bunların hiç çocukları olmuyormuş neymiş efendim adam kısırmış . Vermeyen allah vermiyor yapacak bişi yok . Neyse bigün adam gaza gelmiş dayamışta dayamış sonunda karıyı hamile bırakmayı becermiş . Tebrik ediyoruz kendisini . Neyse şimdi karı hamile kalınca normal olarak bir aş erme durumuna girmiş . Girmiş girmişte bununkisi piskopatlık gitmiş yan taraftaki cadının evinin önündeki marulları canı çekmiş . Aslında burda birde şu noktaya değinmek lazım . Be gerizekalı herif ulan daha tapu kadastro bile yokken yani tapu denilen olay dahi yokken dünya nüfusuda şuandakinden kat ve kat azken kişi başına düşen toprak arazisi dünyanın yuvarlak olduğunu ispatlamaya yetecek kadarken sen ne diye sikko gibi cadıya komşu olursun ! Neyse hadi diyelim ki cadı geldi bunlara komşu oldu ibneliğine . Hani oda bir sebep değil sonuç olarak kaçabilirsinde neyse bu delikanlılık yaptı kaçmadı diyelim . Neyse işte daha sonra bu karı ben o marulları ya yerim ya ölürüm diye kocasını gazlıyor efenim . Ulan bre kaşar karı ulan herifi ne gazlıyorsun be kadın ! Adam zaten yıllarca çocuk hasreti ile yanmış gitmiş sende herifi bu gazla cadının bahçesine yolluyorsun töbe töbe .. Neyse herifte almış gazı gitmiş cadının bahçesine çaktırmadan bir iki tane araklıyayım kaçayım diye göt korkusuyla araklamaya çalışmış . Lakin cadının götüne taktırmış olduğu süper sonic hiper aktrimastrik alarm sistemi devreye girmiş ve herifi yakalamış marulları çalarken . Cadı " kim ulan benim marullarımı çalmaya çalışan ümüğünü sıkarım lan ben adamın " demiş . Ben bunun cadı değilde bir güreşçi veya vücut çalışmaktan manyamış birisi olduğunu düşünüyorum bu konuya daha sonra değinicem . Neyse işte tabi herif cadıyı görünce altına sıçmış " boku yedik " demiş kendi kendine . Cadı sikcem belanı deyince artık son çare napıyım doğruyu söliyimde belki kurtuluruz demiş elemanda . Anlatmış durumu böyleyken böyle diyerekten . Cadıda demişki " tamam ulan al götür karına istediğin kadar sabaha kadar yesin sıçamasın inşallah ama bir şartım var o bebek doğunca bana vereceksin " . Adamda lan götü öyle yada böyle kaptırıcas bari bizim göte bişi olmasın cocugu verelim kurtulalım demiş . Lan gerizekalı insan o kadar zamandır zor buldugu cocugunu tanımadıgı birine teslim eder mi? Çok çok seni öldürürdü cadı karında cocuguna " senin baban bir kahramandı " masalları anlatırdı . Şimdi cocugu verdikden sonra masalda yerin bile kalmayacak lan dallama . Neyse işte gel zaman git zaman çocuk doğuyor . Cadı hemen damlayıp çocuğu kapıp bunada o marulların ismini yani rapunzeli veriyor .Kendisini tebrik ediyoruz bir cocuga marul ismi verdiğinden dolayı . Daha sonra bu rapunzeli alıp hiç merdiveni ve cıkısı olmayan bir kuleye hapsediyor . Burda bir çüş diyoruz . Naptın lan ? Mancınıkla o yukardaki pencereye hedefleyip kızı oraya mı attın ? Hadi attın lan bu kızın saçları uzuyana kadar oraya nasıl çıktın? Hadi çıktın ulan bu kuleyi nasıl yaptın ?

Yani nerden tutsanız kule elinizde kalır yok böyle bir kule olamazda . Saçmalığın önde giden türü . Neyse hadi ulan dedik ki kuleyi cocugu alıp 7 yaşına gelene kadar kendisi yaptı . Daha sonra en üst kata geldiginde kızı orda bırakıp aşşağı atladı . Böylede atlatik bir vucuda sahip olmakta başkadır ya neyse . Ona daha gelmedik . Daha sonra kızımızın o kadar güzel saçları olur ki cadımız kesmeye kıyamaz o derecede naif gönüllü bir cadıdır kendisi . Saçlar uzadıkça uzar ve sonunda artık kulenin dibine kadar uzayan saçları olur . Artık akşam yatarken suya mı yatırıyordu bilinmez saçlar uzar yanlız ufak bir hesapla kızın yaşının 30-35 yaşlarında olduğunu cıkarabiliriz . Zira o kadar senede o saç ancak o kadar uzayabilir . Demekki kart bir karı olduğu sonucunuda cıkarabiliriz . Neyse kaldığımız yerden devam edelim . Şimdi cadı tabi saçlar uzayınca rapunzele " Rapunzel rapunzel uzat saçlarını " diyince rapunzel'imiz hemen saçlarını uzatıyormuş ve cadımızda bir çırpıda bu saçları tırmanıyormuş . Şimdi burda bir daha kesiyoruz masalı . Neymiş efendim saçlarından bir çırpıda çıkıyormuş . Daha önce söylediğim gibi bu herif kesinlikle iri yapılı bir adam yada kadın . Yani kim bir çırpıda onca sene kesilmemiş bir saçtan tırmanabilir. Öküz gibi birisi olması gerekir . Bu durumda cadının aslen cadı değil iri yapılı birisi olduğu anlaşılabilir .Naif duygulara sahip marul yetiştirebilecek kadarda bitki sevgisi olan birisi olduğu düşünüldüğünde bunun vücut yapayım derken manyayıp evde kalmış bir kadın olduğu anlaşılabilir . Zira kaslı kadının pek müşterisi yoktur . Mazallah bir gün kızıp azını yüzünü kırabilir . Neyse bu rapunzelin birde bülbül gibi sesi varmış tabi can sıkıntısı televizyon falan yok kulede bi odada mahsursun napıcan şarkı sölicen . Onu bu güzel sesinden dolayı kutluyoruz . Neyse bu bir gün yine böyle güzel güzel şakırken bir prens bunun sesini duyup aşık olmuştur . Kendisinide elbetteki görmüştür pencerede saçlarının tararken . Neyse kapı falan aramıştır yanına cıkabilmek adına ama bulamamıştır . Bir gün soteye yatıp beklemiş ve acaba bunun yanına kimse cıkmıor mu diye kolaçan etmiştir . O gün cadı gelip rapunzel uzat ulan saçlarını deyince çakmıştır dalgayı. Bu çıkıyorsa bende cıkarım amına koyyim diyerek cadının gitmesini beklemiştir hain . Neyse bu cadı gidince kulenin yanına gidip cadının taklidini yaparak rapunzel uzat ulan saclarını demiştir . Şimdi burdada kesiyorum yine masalı . Ulan bir erkek sesi ne kadar bir kadının sesine benzeyebilir ? Sorarım size . Bildiğin rapunzel anlamıştır onun erkek olduğunu ama işine gelmiştir kaşarın . Dile kolay 35 sene sen bi kulede vibratör dahi olmadan dur . Yanarsın lan yanarsın . Ondan kendisini anlıyor ve bu yaptığı harekete bişi demiyoruz . Neyse rapunzel onun cadı olduğunu sanaraktan (!) saclarını uzatmıştır . Daha sonra karşısında prensi görünce şaşırmış ve utanmıştır (!) . Daha sonra prens ona evlenme teklif etmiş ve rapunzel utana sıkılada olsa kabul etmiştir . Burdada kesiyorum ve kocaman bir hasssiktir lan ordan ! demek istiyorum . Neymiş efendim evlenme teklif etmişmiş rapunzelde utana sıkıla kabul etmiştirmiş siktir lan ordan . Desene sen ona çatır çatır sikiştiler daha sonra rapunzel evlencen benle üstüne cadıyı salarım diye tehtid etti diye . Kim yer lan bunu . Neyse bunlar böyle sikişe dursunlar hemen bu cadının daha öncedende belirttiğim gibi götüne yerleştirdiği süper sonic hiper aktrimastrik alarm sistemi devreye girmiş ve olayı çakmıştır . O geri gelenene kadar prens siktir olup gitmiştir o başka. Neyse cadı gelip lan beni nasıl kandırırsın o herifi nasıl buraya alırsın ben seni dünyanın kötülüklerinden koruyordum orospu diyerekten saçlarını kesmiş ve onu bir çöle yollamıştır . Şimdi burda bir daha kesiyoruz . Ulan dünyanın kötülüklerinden koruyorum diyerek yeme bizi o saçları sırf herifi kandırırımda bir sonraki gece gelir bende tecavüz ederim herife diye kestim de . Neymiş kötülüklerden koruyormuş siktir lan ordan. Birde şu çöle yollama işini çözemedim arkadaşım lan nerede yaşıyorsunda nerde buldun lan çölü . Neyse olabilir diyerek geçiyoruz orayı .

Daha sonraki gece tabi sikişin tadını alan prens yine gelmiş . Rapunzel yolla ulan saclarını demiş . Cadıda pusuda tabi gelsede iki sikişsek diye bakıyor . Hemen uzatmış rapunzelden kestiği saçları . Prens'de başına geleceklerden bir haber çıkmış zavallı . Karşısında bu cadıyı görünce prens kederinden kendini aşşağı atmış . Burda yine kesiyorum affınıza sığınaraktan . Şimdi kederinden niye atar bir insan kendini ? Bir düşünelim . Evet resmen bunun atlanılan bir kısmı var . Hani deseki hassiktir yakalandık kaç kaç diyerek atladı yok değil resmen kederinden atladı demişler. Lan desenize şuna cadı yakaladı herifi seviş ulan benimle diye döve döve seviştirdi kendisiyle diye . E tabi sonuc olarak herif gururuna yediremedi tecavüz edilmeyi ve atladı . Böyle de canını yerim . Neyse bu prens atlıyor ama öldürmeyen allah öldürmüyor fakat kalenin dibindeki dikenler gözüne batıyor ve kör oluyor. Tırmanırken götüne hiç mi batmıyor diye düşünmüyor değiliz ya neyse.

Sonunda kör olan prens aşkından deli divane mecnun olup çöllere düşüyor . Bir gün rapunzelin sesini duyuyor ve rapunzel sen misin diye soruyor . Rapunzel evet aşkım diyor ve bir mucize oluyor herifin gözleri acılıyor . Laaan bir siktir git gözlerinde götündekine benzer iki tane kocaman delik acılmış sonra neymiş mucize olmuşmuş gözleri açılmışmış . Mesih mi lan bu gözleri acılıyor. Ameliyata alsan düzelmez lan o gözler. Neyse işte sonunda mutlu olarak yaşamışlar. Yaşamışlar deme sikişmişler de . Anca sikişir bunlar başkada bir bok yapamazlar !

Ahada flaş not : Masal'ın tamamının bu şekilde olduğunu inanmayanlar için link : http://www.atlikarincam.com/masallar/rapunzel.htm

Hans & Graham Bell

Uyarı ! Bu hikaye pornografik öğeler içeriyor olabilir . Ama bunun suclusu ben olmayabilirim . Mizahi ve +18 yaş sınırı gecerli olabilmekte .


Hans ve Grahambell die iki tane ensest ibne kardeş varmış . Bide bunların Kaşar bi anası ve denyo bir babası varmış . Hans ve Grahambell tabi alanen cinsel ilişkilerini yasamak istemedikleri için bole kuytu koselerde birbirlerini durtuorlarmış sırayla . Anaları ise babalarını her seferinde bi sikim bahane ile ormana saga sola sigara almaya yollayıp buldugu her turlu hayvan ile yatıp animal sex fantezisini yaşıormuş boyle pis bi kadınmış .

Neyse bu iki ibne kardeş bir gun anasının ve danasının yani babasının dısarda olmasından fırsat biilip bunların yatakların cinsel ilişki içersine girmeyi farz gormusler kendilerine denyolar . bunlar tam sevişmenin ortasındayken pat kapı anaları girmiş içeri ve bunları basmış. rezili rusvan olan bu iki şahsiyeti kullanabilcegi gelmiş aklına hemen analarının .

Hemen danalarını cagırıp " al bu iki ibneyi bunlar ensest ilişki içinde biliormusun allahın belası ne bicim babasın sen körolmayısıca! al bunları ormanın en derinliklerine bırak bi daha gozum gormesin bunları " demiş .

Babalarıda bu duruma kızıp " yürüyün lan eşşek sıpaları a.q. cocukları yuruyun lan " deyip katmış bunları onune . tabi bu durumdan istifade etmek isteyen anaları acaba hangi hayvanı alsam bugun eve die dusunmeden kocasının sozu aklına gelmiş " essek sıpası " eveet demiş . uzun zaman olmus zaten bir eşşekle ilişkiye girmeyeli . hemen essegi atmıs eve.

o sırada ibne cocuklarıyla beraber ormanda nereye gitsem a.q. die dusunen herif boynuzlandıgından haberi yok tabi . neyse goturmus bunları ormanın derinligine oturun lan burda bi yere gitmeyin gozlerinizi kapayın 10 a kadar sayın demiş . ogullarınıda kendisi gibi salak zanneden adam arkasını donmus ve yurumeye baslamıs . ama cocuklar ibne oldukları kadar akıllıymısda gozlerini kapatma numarası yapıp herifi takip edip evin yolunu bulmuslar .
tabi hala essekle sevişen anne bu kadar erken geleceklerini beklemedigi için ani bir baskın ile karsı karsıya kalmıs .

Karısını bi essekle beraber goren adam dellenmiş kafayı yemiş . arkasına donup balta falan ararken ogullarını gormus arkasında daha bi dellenmiş . Bunların 3 unude alıp ormana bırakmıs bu sefer her taraflarını baglamıs bunların takip etmesinler die .

grahambell " aha şimdi yaraaa yedik " demiş Hans ise " sanki cok farklı bi sik yedin " demiş . anaları ise " bole yaraa hiç yememiştim " demiş . sonra hans donup " ozur dilorum grahambell bu kaltak bunu diosa biz harbiden yaraaa yemişiz " demiş .

neyse bi sekilde iplerden kurtulup bunlar napsak napsak da gecinsek a.q. die dusunmeye baslamıslar . sonra ilerden bir kervan yaklasmıs ( kervanın ne işi var a.q. demeyin masal bu ) neyse kervandaki herkes abaza tabi . bunları bi gusel sikip bırakmıslar . tabi sikilirken durdukları yerin bir kervan guzergahı oldugunu ogrenmişler .

bunu ogrenen 2 ibne ve bi kaltak napar ?

" Cadının Tatlı Keranesi " die bi yer acmıslar . Gelen kervan sahiplerini bu iki ibne kardeş memnun edip kervandaki deve essek at gibi hayvanlarıda anaları memnun ediormuş . hem işlerinden zevk alıp hemde misler gibi geciniorlarmıs .

Peki ya babaları ?

Babaları ise anaları gittiginden beri abazalıkdan kurumus ve babalara gelmiş . Bundan dolayı evi barkı herseyi satıp newyork a yerleşmiş . Suanda galiba bi işler cevirior ama tam emin deilim . ama su kosedeki avelin dedigine gore pezevenklik yapıormus . ama ben demedim o dedi onun yalancısıyım .

herkes ermiş muradına biz cıkalım 31 cekmeye .

Kaçmak Yer Değil Sana .

Aklın yolu birdir derler . Tek olan şey yokolmaya mahkum mudur yoksa özel bakım altında mı kalmalıdır ? Peki ya geçen yollar kaybolursa ve bir keçi yoluna mahkum kalırsa insan ne yapar o vakit akıl ? Yanında taşıdığın araç gereç midir gittiğin yolun ardında iz bırakan yoksa seni taşıyan insanlar mıdır ?

Ne çok soru var aklıma takılan . Takılmadan ilerlemek mümkün değilki bu dünyada . Ayaklarımız ceza çekiyor her aklımızın yanlışında . Oysa ilerlemek değil miydi amaç ? Neden aklımız karışıyor ilerleyişimize ? Bak yine soruyorum sorular durmadan . Durmamalı zaten hiç birşey ilerlemeliyiz bir şekilde .

Geçmiş diyorum , gelmişte gitmiş bile diyorum bunları anlatmaya çalışıyorum sana . O kadar zavallıyız ki aslında elimizde kağıtlara renklendirilmiş geçmişimiz olmasa kendimize ispat edemiyeceğiz aslen geride kalan yolumuzu . Bakarken baktığımız gözlerimizin yaşlandığını ispatlamak değildir ki amacımız . Bizle beraber gelenleri ispat etmektir amacımız sadece . Aklın yolu birdir demişlerdiya hah işte tam orasını soracağım size. Ya peki hiç kağıtlarımız yoksa renklendirilmiş ? Ya yoksa üç harfli bir küçük kutunun içine sıgdırılmış nokta ile baslayıp 3 harfli bir formatta biriktirmemişsek geldiğimiz yolları . Aklın yolu hala bir midir ? Ya bir gün unutursak herşeyi .

Yada unutuyorsak herşeyi . Aslında yok oluyorsa geçmişimiz her ilerleyen günde bir tane . hatrımız 365 günse ve ilerleyen her gün en eski günü atsa hafızamızdan ? Renkli kağıtlar mı ilan edecekler bize acizliğimizi ?

Sakın unutma ... Hatırlat kendine kendini ... Yada hiç değer verme asla geçtiğin yollara , yanından geçtiğinden dağı yoksay , koyunları görmezlikten gel , yakandan tutup çekenleri gömleğini bırakıp git . Ve unut herşeyi sevgilerinle üzüntülerinle beraber .

İyisimi sen bir şarap daha aç . Keyfine bak ...

7 Erkek 6 Kız Evladımın Olmasını İstememin Sebebi..

7 erkek 6 kız evlat istiyorum kendime ve bunu istememin nedenini size acıkladıgım vakit elbet sizde istiyeceksiniz böyle birşey ..

Şimdiye kadar korktuğum , çocuk denilince aklıma sadece 0-7 yaş arası cekilen eziyet ve büyüdüğünde cebimden cıkacak olan para miktarı gelirdi aklıma . Dehşete kapılır ne yapacağımı bilemezdim kanepenin altına gizlenirdim .

Geçen bakkala sigara almaya iniyorum altımda son derece naif bir kumaştan yapılmış kapri şortum üstümde ise turuncu karelerden oluşan gömleğim vardı . Elimde anahtarı sallaya sallaya yürürken anahtar elimden kaçtı ve en beklenmedik yer olan merdivenin en alt kademelerine kadar düştü hıyar ağası . O anı gördüğümde beynimde şimşekler çaktı . Dedim ki Ben Neden Bakkala Gidiyorum Ulan ! . Evet bu muhteşem soru birden aklıma geldi . Akabinde Ulan yarın öbür gün yanlız yaşadıgımdada hep bakkala ben gidicem korum lan böle işe dedim kendi kendime . Ardından beynim çalışmaya alıştıgından olsa gerek bir şey daha düşünebildim Ulan keşke bir cocugum olsaydıda onu yollasaydım bakkala bizimkiler gibi dedim ansızın . Bu cümleyi kurarken yüksek olasılık kendimde değildim anahtarın kayboluşunun şokunu yaşıyordum sanırım . Fakat yinede bu cümle benim dünyaya geliş amacımı birden özetleyiverdi bana . Ben bu dünyaya çöp dökmek , arabayı yıkamak , bakkala gazete sigara ve bilimum gereksiz şeyleri almak gibi hizmetler için gelmiştim getirilmiştim . Ailemin bu kurnazlığını birden farkettim . Fakat varoluş amacıma ters düşecek şekilde bizimkilere bıdı bıdı yapmadım tabi ki yine eşşek gibi bakkala gittim ekmeği gazeteyi aldım .

Eve gelip o naif yatağıma yatarak ulan dedim kesinlikle evlenmeliyim . Çocuk yapmalıyım evet . dedim . Akabinde bizimkilerin yapmış oldugu kurnazlıgın aynısını daha ayrıntılı şekilde düşünmeye başladım . Çünkü bizimkiler sadece 2 erkek evlat düşünebilmişlerdi ben ise daha büyük birşeyler düşünmeliydim daha kurnaz olmalıydım boynuz kulağı geçmeliydi . Ki öylede oldu . Neyse dedim ki ulan bir erkek bakkala bir erkek çöp dökmeye falan derken envai çeşit işleri cocuklarıma şimdiden yükledim . Fatura olarak 7 erkek 6 kız çocuk çıktı .

7 yıl yapılan yatırım sonucu hayatının geri kalanında bakkala gitmeyecek olman yeterli bir getiridir kanaatimce ..

Bu yüzden 7 erkek 6 kız evlat şeyedecem gerekirse evlat edinicem . eet.

21. Yüzyılda Peygamber Sabrı

Uyarı ! Bu hikaye pornografik öğeler içeriyor olabilir . Ama bunun suclusu ben olmayabilirim . Mizahi ve +18 yaş sınırı gecerli olabilmekde .

Hani derler ya Allah size sabır versin yada efendime soliyim Allah siz peygamber sabrı versin gibi cümlecikler kurarak insanoğlu birbirine sabır diler ya . Şimdi düşünüyorumda biz çok sabırlıyız yemin ederim öyleyiz .

Mesela şimdi Hz. İsa gelse şu zamanda peygamberlik yapsa yemin ederim iki günde kafayı yer . Diyeceksiniz ki oha veya yok artık haddini bil . Böyle diyen arkadaşların azının ortasına tokatı yerleştiririm bilesiniz . Zaten gece gece agresif yanım tavan yapmış . Lafı dinlemeden ne adama oha diyorsunuz lan .

Neyse şimdi Hz. İsa şu devirde gelsin peygamber olsun . O onca işkenceye dayanan efendime söliyim onca acıya dayanan insan şu bilgisayar denilen merete 2 dakika dayanamaz iddaa ediyorum .

Yani diceksiniz ki koskoca peygamberin ne işi olur bilgisayar ile . Ya zaman internet zamanı . Sen gelipte sokakda ben peygamberim benim dinime gelin sizi yaratan ihya edecek diyecek olsan karşıdan şöyle bir ses gelir " Siktir git lan yolun ortasından amında kodumunun delisi " şeklinde .

Yani peygamber bile olsanız belli bir kitleye ulaşmak için interneti olmadı televizyonu ki buda dolaylı yoldan bilgisayarı kullanmanız gerektigi anlamına gelir .

Şimdi düşünelim Hz.isa oturmuş msnde toplu konusmada havarileri ile sohbette . Pat internet gitti . Aha tüm ambiyans sıctı . Heleki türkiye gibi bir yerde internet saglayıcın ttnet ise senin peygamberliginin otesinde ttnetin baglantı sorunu daha büyük bir şey olur karsında . Carmıha gerilmişten beter olursun . Düşünsenize bir internet sitesi yapmaya calısıyor Hz. İsa pat hdd yanıyor durup dururken amacsızca ve sebepsizce . Aha gelde delirme .

Hani tamam peygamber falan ama kafa dinlemeye vede stres atmaya ihtiyacıda olur bu insanın . Oyun oynadıgını düşünelim . Tam oyunun ortasında elektriklerin gittigini ve savede almamış . Al sana bir sinir stres sebebi daha .

Yada efendim bilgisayarıda geçtim . Sonuç olarak medeniyetler toplulugu olan İstanbul'da illaki bir konusma fetva gibi birşeyler yapman gerekir . Atladın arabaya gidiyorsun . Ahanda köprüde kaza oldu . Gitti tüm olay gitti . Taksici falan küfrediyor . Herkes birbirine girmiş . Aman yarabbi .

Taksimde kullarımın arasında gezineyim dese binbir türlü orospu cocugunu görür yine stres yapar .

Hiç olmadı televizyonu acıp iki haber seyretse yine stres yapar .

Diyorum arkadaşlar ve iddaa ediyorum hepimizde birer peygamber sabrı var hala delirip saga sola kafa atmadıgımıza göre .

Bu yazıyıda durup dururken 15 dakika önce bozulan amına kodumunun anakartının Mouse girişine ithafen yazıyorum . Beni en rezil durumda bırakmasına ragmen sabırla yazımı tamamlıyorum ve hepinize öpücükler atarken bu amına kodumunun mouse una da sovmeden duramıyorum .

Saygılar sevgiler.

Büyülü Gerçeklik

Google'da belki herşeyi aradım şimdiye kadar . Aklıma ne gelirse onu aradım . Bu seferde üşenmedim " Hayatın Anlamı" nı aradım . Google'da nükleer mühendislerin bile bulunduğunu duymuştum ama yinede umutsuzca hayatın anlamını aradım hemde türkçe olarak . Keşke ortak bir dil olsaymışda bir tek ondan arayabilseymişim dedim içimden hayatın anlamını . Fakat bir kaç satır geldi gözlerimin önüne o mozilladaki sekmelerden birisinde . Kimle paylaştığımı bilmiyorum ama buralara olmasada zihnime zaten kazıdım ben her kelimesini burayada kazısam hayatımda birşey değişmeyecek .


eğer hayatımı yeni baştan yaşayabilseydim
o yaşamda
daha çok hata yapardım.
o kadar mükemmel olmaya çalışmazdım... daha çok dinlenirdim.
bu yaşamda, onca ciddiyetin arasında yapamadığım kadar eğlenirdim.
o kadar temiz kalmazdım.
daha fazla riskler göze alır, daha çok gezer, daha çok günbatımı seyrederdim,
daha çok dağa tırmanır, daha çok nehirde yüzerdim
gitmediğim daha çok yere giderdim.
daha çok dondurma, daha az bezelye yerdim.
daha çok gerçek sorunlarım, daha az sanal sorunlarım olurdu.
ben yaşamın her dakikasını gerçekçi ve kitabına uygun yaşayan insanlardan biriydim.
elbette mutluluk anlarım da oldu.
ama geriye dönüp, baştan başlayabilseydim çok daha fazla iyi anlarım olurdu.
çünkü, eğer bilmiyorsanız, yaşam bundan ibarettir, anlar, yalnızca anlar...
"şimdi"yi sakın kaçırma.
ben, yanında, termometre, bir şişe su ve paraşüt olmaksızın asla bir yere gidemeyen insanlardan biriydim.
eğer hayatımı yeniden yaşayabilseydim, çok daha hafif gezerdim.
eğer hayatımı yeniden yaşayabilseydim, baharın başlamasıyla birlikte ayakkabısız yürümeye başlar, sonbahar bitimine değin çıplak ayakla devam ederdim.
bilinmeyen daha çok yola sapar,
güneşin doğuşunu daha çok seyreder,
daha çok çocukla oynardım
yalnızca bu yaşamda bir şansım daha olsaydı.
gel gör ki, işte 85 yaşındayım
ve biliyorum ki,
artık ölmekteyim....

Jorge Luis Borges


Ayakkabılarımı kapı eşiğinde bırakıp koşmak istedim sokakta bu satırları okuduktan sonra . Ama sonra farkettim ki onun tasvir ettiği yada bana anımsattığı zemin bir topraktı . Bazen ıslak bir toprak kokusunu içine çektiğiniz bazende dökülen yaprakların üstünde koşarken duyduğunuz çıtırdılardı . Oysa dışarda sadece kaldırımlar polis sirenleri silah sesleri ve daha çok kokusunu çektiğiniz bir bunalım var . Sonra tekrar düşündüm o ayakkabılara ihtiyacım var . İlerde tekrar keşke koşabilseydim sokaklarda yalın ayak diyeceğimi bile bile .

Hayat'ın anlamı var mı yok mu bilmiyorum ama galiba hayatın kuralları var . Ve son kurallarından birisi yaşlanırken dünyayı bambaşka olarak hayal edip onun içinde yokolmayı istemek .İşte bu bir Büyülü Gerçeklik ..

Korkuluksuz Bahçe

Yattığımız yeri benimseyemedik zaman veremeden . Zamansız değiştirdik yastığın sıcak yüzünü . Soğuk her yüzümüze çarpışında anladık aldatıcılıgını sıcağın . Üşüdükçe aldanmak için köşe buca arandık . Bucak bucak gezdik , gezdikçe öğrendiğimizi sandıklarımızı , sandıklarımıza kapadık , kapandık bir peçeyle .

Ellerimizin arasından kayıp giden bir sabun misali kaygan zeminlerde kıvrıldık . Hayaller kurmaya calısırken halisinasyonlar arasında kendimizi secmeye calıstık aynalarda. Bir mısır ambarında sandık kendimizi aç bir tavuk misali , herşeyi anlamlı kılabileceğimize dair . Anlam yüklüyemediğimiz düşen kolonlar , çöken evimizden nerde saklanacağımızı şaşırttı bir sıgınagımız olmadan . Dolaşan ayaklarımızı yürümek için kullanamadıgımızdan bihaberken ölüyorduk aslında aynalarının karşısında .

Arşa deyebilecek kadar yakınken şimdi nedir bu toprak kokusu diye sorulabilecekken sorulabilen tek soru " neden " iken nedensiz olarak bir çimento gibi katı kesilmişiz aynadaki goruntumuz aglarken .

Islak toprak kokusunu alışımızı saglayan görünmez gözleri silmişiz yakamızdan cıkardıgımız bir parça bezle . Islak bir beyaz ile elimizde topragı oksamısız lekesiz bir parcamız kalmasın diye . Aynadan süzülen her damla yaş etrafımızı camurdan bir kaleye cevirmiş ve batmışız her geçen saniyede .

Güneşin her yükselişinde tepesinden bir parça uçuşmuş aynanın . Yokolurken ıslaklık etrafımızdan kurumus kalmış o aldatıcı ısının yanında bizi içine ceken kalemiz . En sonunda demişiz içten şekilde batıp yokolmayacagımızı anladıgımızda .

Fakat kuruyan toprak hapis etmiş bizim batan her bir yanımızı .

Hayat Kokudur.

Kişilik sıfatları karmaşasında kalemler tükenmiş aklımızda . Getir götürleri hesaplarken avantajları dezavantajları kaybedince anlamışız bütün götürünün sahibi olduğun şeyler olduğunu . Anlatamadığımız onca şeyin içinde yüzmüşüz bir yusuna denk gelsek iğrenerek ayağımızı yorganımızdan çıkarmışız . Saatleri icat etmişiz geçen vakitleri takip edebilmek adına lakin alarmı kurmamışız bitiş dakikasına .

Ve bitmiş elimizdeki avucumuzdaki kum taneleri . Rüzgara karşı durmuşuz ve gözlerimizi sakınmışız uçuşan kumlardan . Kapanan gözlerin ardında kaybolup gitmiş herşey .

Bir iz kalmıştır umudu ile ardımıza bakmışız uçuşan kum taneleri kapamış her izimizi . Unutulanlar arasında yerimizi almışız tozlanan raflardaki . Kitapların arasına girdiğimizde unuttuklarımızı farketmişiz . Her kitabı okuduğumuzu sonra bıraktığımızı , bırakılan her acının yeniden dirilişini ve yıkılışını görmüşüz . İnşaat makinelerinin gürültüsünde yitip gitmişiz kumların arasında . Gürültünün ortasındaki sesleri seçmişiz her daim duymayı hasretle beklediklerimizi . Duyduğumuz kokuların peşinden koşmuşuz .

" Hayat kokudur " demişiz en içten derin umutlarımızla . Kokuları takip etmişiz görmediğimiz yitirdiklerimizin kokusunu bulabilmek umuduyla . Parfüm şişeleri devirmişiz içki şişeleri yerine . Burnumuzun dogrultusuna gitmişiz tam olarak .

Ve burun üstü çakılmışız her umutlanışımızda .