TAŞINDIK.

Sizin hiç haberiniz yok ama ben burdan taşındım ya .

Luzumsuzsoylemler.wordpress.com

adresinde yeni hikayelerim ve denemelerimle devam etmekteyim. Hatta sizin hiç haberiniz olmayan 2 yeni yazım mevcut bu adreste :)

Herkese iyi okumalar hepinizi seviyor mıncıklıyorum.

Arayış - Hiç bitmeyen yolculuk.


 

    Arayış hiç bitmek bilmeyen yolculuğun tanımıdır. Tanımamazlıklardan gelinen nice şeyleri çıkarır karşımıza ince bir tını ses arkasında. Arkamızda bıraktık diye sevindiklerimiz, bir bulmacanın parçaları olduğunu bilmeden kaçıp gidişlerimiz. Gidişlerimiz bir yol üzerinde sanırız ama yol yoktur aslında; düşüncelerde,duygularda. Hep harita isteriz yollarımızı bulmak için ; falcılarımız bundan, büyücülerimiz bundan.

   Bir kahvenin telvesinden, kağıtların rastgele dağılımlarından, en olmadık şeylere inanmamız hep bundan. 3 harfle tanımladıklarımızı ararız bunların arasında içinde. Arayış hiç bitmez. Ve sabırsızlanırız. Ararız da neden olmaz hemen karşımızda ? 11 haneli bir rakamlar dizisini tuşlayıp istediğimize ulaşmamız gibi isteriz aradığımızı ne olduğunu bilmeden; aşklarımız bundan, sevgililerimiz bundan.

   Bir bedene sığdırırız tüm hayallerimizi isteklerimizi.Sığmazsa hayaller istekler o bedene, içini boşaltır başka bir beden buluruz içine sıkıştırabileceğimiz; birbirimize saygısızlıklarımız bundan, sabırsızlıklarımız bundan.

  En samimi yalan olarak ölüm de yalnız olmamayı istediğimizi söyleriz birbirimize, sanki kendimizi bulmuşuz gibi. Kendimizi aradığımız dönemlerde olmuştur elbet, farkında olmasak da. Bir roman olsak da ne olduğumuzu son sayfadan öğrensek diye serzenişte bulunup bıraksak da kendimize olan arayışımızı ; hikayeler bundan, şiirler bundan.

    Haketmediğimiz sevgiler bulduğumuz da şımarık, küstah ve umursamaz tavırlarımızı izah edemesek de kendimize, harcayıvermişiz hepsini. Tüketmemizin önüne geçememişiz doğamız gereği. Okunan her şiir sonrasında elini tuttuklarımızı yüreğimiz de hissetmeye çalışmış ve başaramamışız; göz yaşları bundan, üzüntüler bundan.

   Kendimize olan sevgimizi başkasında bulamayışımızdan olsa gerek aç kalmış sevgiye, ilgiye. Ben merkezli dünyalarımızın uyduları oluvermiş anlamını boşalttığımız insanlar. Karamsar yaklaştığımız gri dünyamıza umudumuzu yitirmeden yaklaşmışız ; boyalar bundan, kıyafetler bundan.

  Konuşmamıza gerek görmemişiz nasıl olsa ruhumuzu doldurabilecek bir şey bulamıyacağımıza emin olmamızdan. Derimizi bir kıyafet gibi görmüşüz tek farkla bu sefer düşünmemişiz kıyafetini çıkardığında altında ne çıkacağını; kendimizi aramayışımız bundan, açlığımız bundan.

  Arayış hiç bitmeyen bir yolculuk daha önce hiç başlamamış olduğumuzdan.

Ey Meslek Sahibi Ayıbını Ört


    Mesleğimden nefret ediyor hayatımın belli bir evresinden sonra bu meslekte devam etmek istemiyor olabilirim . Fakat bu mesleğimi savunmayacağım anlamına gelmez. Verdiğim emeği herkes " lan sanki çok emek verdin çalıştın durdun da konuşuyon 7 senede bitirdin " olarak görüyor olabilir ama bu onları haklı çıkarmaz . 4 senede bitiren bir insandan gram farkım olmadığına inanıyorum. Kimse bedavaya gel sen bu dersi geç demedi bana . Kabul mesleğim hakkında en ufak birşey öğrenmedim okulum da fakat bu benim değil bizzat eğitmenlerimin suçuydu.
       Ben babamla bile mesleğimi savunmak için kavga mı veriyorken sen mesleğinin hiç karşılığı olmayan paraları alarak mesleğine hakaret ediyorsun. Bu sözümü herkes üzerine alınmasın. Bu sözüm 800-900 lira gibi askeri maaşa yakın olan maaşları alıp bir köle gibi çalıştırılan insanlara.
Sen binlerce insanın hakkını gasp ediyorsun. Senin bu almış olduğun karar diğer mesleğine saygısı olan bir çok insanın ekmeğini çalıyorsun. Bu şuan da sana anlamsız cümleler topluluğu gibi gelebilir fakat bu senin dar dünya görüşünden kaynaklanıyor. Sen ve senin gibi dünya görüşü dar insanlar sözüm ona ekonomi bakanına “ 800 tl büyük bir para eğer mecbursan “ dedirtebiliyor. 
    Sen ve senin gibi bu düşük ücretleri kabul edebilen insanlar sayesinde işveren olarak nitelendirdiğimiz kan emici kapital sahipleri bir mühendis bir mimar ve ya herhangi bir üniversitede tahsil görmüş insanlara vasıfsız insan muamelesi yapabiliyor . Çünkü sen 800 tl ye çalışabiliyorken bu önüne gelen mühendis,mimar gibi bir sıfata sahip adama 2000 lira gibi hakkı olan parayı vermek ona enayilik gibi geliyor. Çünkü ucuz iş gücü onun ekmeğine yağ sürüyor.
     Sen hakkını aramayı boşver diğer insanların hakkınıda gasp ediyorsun.
     Tekrar ediyorum ben mesleğinden nefret eden bu insanı bile çileden çıkarabiliyorsun. Verdiğim emeği çalıyorsun. Ekmek aslanın midesinde safsatasına inanıp bütün insanları köle gibi çalışmaya mecbur bırakıyor bunun karşılığında patronunun daha lüks bir arabaya binmesini sağlamış yada daha güzel bir villa sahibi olmasını sağlıyorsun. Hatta daha kötüsü belki de bir gece kulübünde bir gecelik daha eğlencesini karşılamış oluyorsun.
     Sen hak yediğini dahi bilmeyen insan. Sayende hükümetler , işverenler , patronlar ve acımasız insanlar kazanıyor meslekdaşların kaybediyor. Kendi emeğine saygın yoksa da diğer insanların emeklerine saygın olsun ve bu düşük ücretlerle çalıştırılmaya karşı çık.
Ayıbını ört. 

Öperken

  Alışveriş sepetlerinin içindeki bacaklar 
  Bir ayakkabıyla koştular çimlerin üzerinde 
  Asfalt yollarda pedal çevirdiler 
  Bir çok pişmanlığın çektiler cefasını
  Ve topukları kalktı ilk aşklarını öperken 

  Bir plastik topa vurdular güçsüz halleriyle
  Çamurların içinde durdular anneleri ona bağırırken
  Bağdaş kurdular ağaçların altında sohbet ederken
  Bir çok pişman olacaklarının peşinde koştular
  Ve dizleri titredi ilk aşkları onu öperken

  Ve şimdi bu bacaklar 
  Sırtlarını döndü birbirlerine 
  Sonsuza kadar uzaklaşacak gibi 
  Birbirlerinden . 

Sebepsiz Keşkeler


  Silinen her kelime bir başka cümleyi getirmeyi zorluyor. Zorlanan her kelime bir yüreğe ses veriyor . Sessiz bir sinemada oynayan charlie chaplin bakışları atıyor hayata karşı . 

  Bir tarih belgeselinde ki donuk mat sesler geliyor kulağına hayatına dair . 

  Her yolculuğun her suskunluğun seni düşünmeye teşvik ediyor . Beyninde heyecanlara neden olan şeyler buluveriyorsun hemen umutlanarak . Geride yaşadıklarına ait keşkeleri bıraktıysan ardında geleceğine geçiyor o keşkeler . Keşke diyorsun hiç değeri olmayan şeylerin sana ait olması konusunda . 

  Kendine karşı bile riyakarsın şu hayatta . Değeri olmayan şeyleri biliyor ama yinede istiyorsun bir çocuk gibi. Aslında bunda seninde suçun yok değil mi ? Emparyalist kapitalist diye argümanlarınını tek tek sıralayıp mutsuzluğunun sebebinin onlar olduğunu söyleyiveriyorsun değil mi ? 

   Bilinen gerçekler bilincinin bilemedikleri halini aldığını farketmek bu kadar zor olabilir mi ?