Neden birşey yazayım ki ? Yazmam hiç bir şeyi değiştirmeyecekse bende bile .

Üzüntüsü aynı

Sen gibi kokan bir dünya istedim hep üzerinde yaşayabileceğim . Kokusunda uyuyabileceğim sessizliğinde dinlenebileceğim ve en büyük gürültüsünde eğlenebileceğim . Korkularıyla baş edebileceğim bir dünya istedim hep seninle birlikte paylaşabileceğim . Belki sana çok benzediğinden sevmek istemiyeceğin bir dünya istedim . Ve galiba bu dünya seni bunalttı ve sen bu yüzden gittin . O gülüşlerini ve bana seslenişlerini unutmadım . Unutamadım çünkü bu dünya bana hep senin bana seslendiğin gibi seslendi . Bu dünya beni sensiz bırakmadı.
Senin buradan gidişin bana sadece senin bir başka yere taşınman gibi geldi. Üzüntüsü aynı. Seni görmeme kuralıyla aynı. Senden geriye kalan sadece dostlar. Ve ben onları da sildim hayatımdan belki sadece hepsi seni hatırlattığı için. Daha az aradım daha az gördüm onları. Ve sensizliği hatırlatmadım kendime.
İsmine sadakat mı dersin yoksa başka bir şey mi bilmiyorum . Belki bir manyak gibi bir obsesif gibi geliyorumdur sana . Takıntılı olduğum sen değilsin sensizlik . Sensizlikten öyle korkuyorum ki senin varoluşuna sığınıyorum. Ve o yüzden kabul etmek istemiyorum senin buralardan gittiğini. Kabul etmek demek sen olmayan bir cümleyi , kokusuz renksiz ve sevimsiz bir hayat ile karşı karşıya kalmam demek. Şimdi senin varlığından kalma sulu boyalar akmaya yüz tutmuş senin üflediğin notalar yerlerini trafik gürültüsüne bırakmaya başlamış. Bu sadece bir rüya seni görebilmeyi umut ettiğim. Benim hayalgücümün iradesi seni kaybetmemeye çalışmam .
Bir gün biliyorum kaybolacaksın tamamen hafızamdan . Elimde olmadan alışacağım yokluğuna ve bir şeylerin eksik olduğunu anımsasam da ne olduğunu daha doğrusu sen olduğunu anımsayamıyacağım . Ve o gün yüzümdeki çizgilerin sayısı mı daha fazla yoksa saçlarımda ki aklar mı diye düşüneceğim . Ve bir gün bende gideceğim bir yerlere sanki Paris’e taşınırmışcasına. Ve kim bilir belki yine aynı çatal takımını kullanacağız ve o zaman hatırlayacağım seni. Benim eksik parçamı.

Trenle gelen aşklar.

Bir tuşun bozulmasıyla silinir gider bu teknolojik ortamda tüm düşünceler ,hayaller ,sevgililer . Bir kalem değildir bir tablet üstündeki onlarca harfi simgeleyen plastik parçaları . Kalemin duygusunu vermez insana . Ama basitleştirir tüm düşüncelerin akışını . Basit yazar basit söyleriz söylememiz gereken herşeyi . Kalemle ise her kelime bedenimizden akar ve söylemeye korkarız sanki her kelimede içimizi dışımızı ezberleyecek tüm duygularımızı öğrenecekmiş gibi hissederiz okuyan insanın .
Kalemle yazılan bir mektubun karşılığı olamaz şu sanal dünyada yazdıklarımızın hiç birisi . Kalemle yazılan bir seni seviyorum bütün güzel sözlere ve hikayelere denk gelir . Ve bir göz yaşı damladıysa eğer birde o kağıda...
Uzun sessiz bir mektup gibisi yoktur . Sessizliğinde ki duygu yükünü karşılaştırabilir misin hiç tüm elektronik seslerle beraber gelen bir mektupla . İstersen dünyanın en güzel masalını yaz o plastiklerle emin ol bir ıslak seni seviyorum bitirir senin masalını üç elmanın düşüşünü görmeden .
Kokusuzdur senin duyguların ve seslidir gürültülüdür kirlidir tüm hikayelerin .
Keman sesini kendine fon yaptığın bir hikayen olabilir avantajlarıyla beraber ve hatta resimler ile süsleyebilirsin duygularını . İstersen herkese bir tıkla yetiştirebilirsin bu duygularını insanlara . Ama bir kağıt parçasındaki parfüm kokusu yok eder yine senin şarkılarını ve resimlerini .
Kokusunu özlediğinin kokusu sindiyse o kağıda . Artık neyle yarıştırırsan yarıştır kendini sebepsiz kalacaktır tüm uğraşların .
Özletmek kendini belkide bu anda anlam taşır sadece . Bir trenle gelen mektupda gizlidir belkide gerçekten aşk .

Boşversene .

Karartının sadece kara bir kalemden kağıda düşüşünde
Yüzünü oluşturan bir kısmında olduğunu düşündüm
Seni resmeden ressamın hayalindeki renkleri sevdim ben
O kara bakışlarını hiç benimsemedim .
Hınç dolu nefret dolu intikam dolu bakışlarını hiç istemedim .

İstememek belki elde olan birşey değildir şu garip hayatta
İstemek ise mecburiyettir aslında
Yani sen benim hayatımda elimde olmayan bir mecburiyetsin .
Sana suç edemem bendeki bu kokunun özlemini
Bilemezsin ki dolmuş durağındaki kokunu içine çeken beni ,

İşten kovulalı belki elli dokuz gün olmuştur
Ama senin kokuna bağımlılığım daha öncelerine rast gelecektir
Sadece bir parfüm şişesidir diyeceksin senin sevgin
Çürümüş bir elmaya sıksam acaba severmiyim o elmayıda
Yer miyim dersin ben o elmayı ?
Boşversene .

Kuru Mutluluk

Mutluluk olarak tarif etmek birini alışık olmadığımız bir durumdur hayatta . Güvenmek ister insan eninde sonunda ve mutlu oluyorsan eğer birisine ona güvenebilirsinde anlamını çıkarır beynimiz . İster ki beyin arada bir mola olsun hayatımda hani zaman makinesini icad edemedik ama en azından yanında çocuk olabilmeliyim . İşte aradığında böyle birisidir ve şanslıysan çoktan bulmuşsundur .
Sinirlendirmeyi başarmak zor olmasa gerek zaten ama eğer kızmıyorsa sana ne şanslısın sen be . Kıskanılası bir hayatın vardır belkide . Ya peki sana öfkelensede sana sesini çıkaramıyorsa bunu farkedebilir misin ? Peki onu üzmeden yaşayabilir misin ? Hüznünü sana yansıtmıyorsa ve damarlarında gezdiriyorsa tüm üzüntüsünü , hissedebilir misin tüm bunları ?

Bilmez misin sanki oda korkar oda yitirmek istemez , o sanki bilmez mi yalnızlığın kendisine göre olmadığını ? Muhtaç olacak yaşlara daha gelmediğini bilmez mi sanırsın ? Bilir bilir de gururuna yediremez be . Bir insana bağımlı yaşamak istemez şu kısa hayatta işte deli bir gönlü vardır belkide gögüs kafesinin tam ortasında . Elbet korkuyordur dediğim gibi olurda kaybederse seni tekrar bulamamaktan.

Bilirsin bilmesinede sen onu düşündüğünde sadece onu düşünürsün değil mi ? Aklına bişi gelmez ki ondan başka . İstersin ki yanında olsun tenine dokunmak istersin .

Ama üzülürsünde değil mi ? Üzülme siktir et aşk böyle birşey işte . Ortak korkuların kesişim noktası .

Üç harfli insanlar

Tek kişilik yaşayıp iki kişilik düşünüyoruz. Mürekkebin aktığı başka bir kişi oluyor hayatlarımızda . Ve bu basit geliyor aslında . Basit yaşamıyor ama basit yazıyoruz . Basit düşünüp zor yaşıyoruz .

Şımarık bir çocuk gibi , " seni istiyorum " diyerek çıkabiliyoruz işin içinden. Sanki onunlayken çok değerini bilmişiz gibi . Hiç günahkar olmamışız hiç boşvermemişiz gibi . Ve işin garibi hoşumuza da gidiyor insanların bu şekilde yaşayıp bu yalvarışlarını zihnimize doldurmak .

Sanki başka duygularımız yokmuş gibi , riyakar davranıyoruz kendimize . Ve bunun farkına varıp sevgimizi korkularımıza ortak ediyoruz , " seni kaybetmekten korkuyorum " diyoruz . Öyle ki ölümden korkmamızı bile sevgimizin arkasına saklıyoruz . Gelecek kaygılarımızı yapıştırıyoruz hemen ona , " seninle yaşlanmak istiyorum " diyerek . Ne kadar riyakarız göremiyor musunuz ?

Heyecanlarımızın sebebi ilan ediyoruz belki de sadece bir kot ve ayakkabının sağlamış olduğu gerçeği . 3 harften oluşan bir birey oluyoruz sadece . Oysa hissettiğini yazamamalı insan . Tarif edememeli . İlk harfi yazıp kalakalmalı orda . En büyük aşkları boş bir sayfa olarak tasavvur etmeli zihninde . Boş bir sayfayı hediye edip sevgilisine altına da bir not düşebilmeli en azından " Anlatamadım . " diyerek .