Sebepsiz Keşkeler


  Silinen her kelime bir başka cümleyi getirmeyi zorluyor. Zorlanan her kelime bir yüreğe ses veriyor . Sessiz bir sinemada oynayan charlie chaplin bakışları atıyor hayata karşı . 

  Bir tarih belgeselinde ki donuk mat sesler geliyor kulağına hayatına dair . 

  Her yolculuğun her suskunluğun seni düşünmeye teşvik ediyor . Beyninde heyecanlara neden olan şeyler buluveriyorsun hemen umutlanarak . Geride yaşadıklarına ait keşkeleri bıraktıysan ardında geleceğine geçiyor o keşkeler . Keşke diyorsun hiç değeri olmayan şeylerin sana ait olması konusunda . 

  Kendine karşı bile riyakarsın şu hayatta . Değeri olmayan şeyleri biliyor ama yinede istiyorsun bir çocuk gibi. Aslında bunda seninde suçun yok değil mi ? Emparyalist kapitalist diye argümanlarınını tek tek sıralayıp mutsuzluğunun sebebinin onlar olduğunu söyleyiveriyorsun değil mi ? 

   Bilinen gerçekler bilincinin bilemedikleri halini aldığını farketmek bu kadar zor olabilir mi ?